Şenol Kaptan ile tanıştığım gün hayatımın en zor günlerinden birini yaşıyordum. Yok yok iş yerinde patronumla kavga falan etmedim, zaten patronumda yoktu. Kız arkadaşım aldığım hediyeye beklediğim reaksiyonu göstermedi gibi bir problem değildi bu. Varoluşsal bir eşikteydim hayatı takrar anlamlı kılmak için küçük motivasyon kırıntıları arıyordum yaşamdan. İşte o günlerin birinde tanıştım Şenol Kaptan ve çetesiyle.
Komün bir hayat yaşıyorlardı Bodrum sokaklarında. Gece çöktüğünde küçük bir minübüste kalıyorlardı yine hep birlikte. Golden’lar o gün çöpten yemek artıkları ile geçiştiriyorlarsa günü Şenol Kaptan’da öyle yapıyordu. Şenol Kaptan yemek yiyecek parayı bulduysa Golden’ler de mutlaka o gün köpek maması yiyorlardı.
Size insanların hayvanlardan daha vahşi olduğunu, hayvanların sevilmeye çok daha değer olduğunu falan anlatmayacağım, anlatmak istediğim çok daha kişisel bir gözlem, gün hayat ile bağlarımı güçlendiren iki farklı tür hayvanın birbirinin gözlerinde sevgiyi görmesiydi, bir köpek ve bir insan.
İlkel beynimiz tamamen bir hayvan gibi çalışır. Sabah uyanmaya çalıştığınız da sizi yatağa bağlayan ve içinizi huzurla kaplayan o hissi veren bölge amigdala. Frontal korteks ise bizi insan yapan alanlar sağ tarafda uzamsal ve sanatsal zeka dol tarafta ise analitik zeka var. Affedersiniz ama tüm boklukta tam oradan çıkıyor.
Şenol Kaptan ve Takımı
Şenol Kaptan’ın 12 tane Golden’i vardı. İlk sahipleri çocuklarına oyuncak alır gibi hayvan pazarından (petshop) köpek almışlar sonra evde fazlalık olarak gördüklerinde de sokağa bırakıp İstanbul’da ki cehennemlerine geri dönmüşlerdi. Çocukta önce biraz mızmızlanmış ama sonra oyun konsolunu görünce unutmuştu sevgili dostunu. İşte bunlar hep frontal korteksin pislikleri.
Şenol Kaptan’sa Golden’leri ile birlikte çöpten yemek yeme konusunda bir şüphe yaşamıyordu. Ya sisteme dahil olup sanal bir organizmanın içinde as üst ilişkileri, kirli pazarlıklar ve yalan bir dünyanın içine kendini hapsedecekti yada kendine özgür ancak alışılmadık bir yaşam seçecekti. Bu gün Türkiye’de herkes ondan bahsediyorsa bu, Şenol kaptanın birinciyi seçmemiş olmasından dolayıdır.
Çok sakin bir tabiatı vardı, şefkat duygusunu ellerinden, güven duygusunu gözlerinden hemen hissediyordunuz. Golden’leri ile eğlencenin dibine de vuruyordu. Yok canım ne Halikarnas’da ne Katamaran’da bazen deniz de, bazen dağlarda, bazen çimlerde. İnanın herkesten çok daha mutluydu. Mutlu da terk etti bu dünyayı. Doktorlar organ yetersizliği diyordu ama bence Şenol kaptanın organları gayet yeterliydi. Yetersiz olan bizdik, insanlıktı yada insanlık dediğimiz hiçbir yere sığdıramadığımız şişmiş egolarımızdı.
Bu gün Şenol kaptan ölmedi. Bu gün insanlık öldü. Kaybeden Şenol kaptan olmadı, insanlık oldu. Onu anlamayan, dinlemeyen sadece fotoğraflarını çekip sosyal medyada İstanbul’da ki arkadaş whatsup gruplarına gönderenler oldu. Onlar neyi kaybettiklerini bilmedikleri için kaybettiklerini dahi farkında olmayacaklar.
Şenol Kaptan gibi nice güzel insanlar belki de yıldızların arasında çaylarını yudumlarken tavla atıp sohbet ediyorlardır.
Şenol Kaptan merak etme biz sen gitmeden önce, çok güzel insanlar uğurladık oraya. Emin ol orada seni anlayacak çok daha fazla insan bulacaksın bu lanet dünyadan. Burada ise gülümseyerek anımsayacak ve çetene sahip çıkacak birileri de elbet olacaktır. Bir avuç güzel insan.