Bodrum tarihi bulunan son kayıtlara göre günümüzden 5 bin öncesine kadar dayanıyor. Bodrum tarihi denilince akla ilk gelen Halikarnas (Halikarnassos) şehri, tarihin babası Heredotun anlatımı ile Karyalılar ve Lelegler oluyor. Bu yazımız da tüm bu konulara keyifli bir bakış atacağız. Kahvenizi hazırlayın başlıyoruz.
Bodrum Tarihi Ne Zaman Başladı?
Bodrum tarihi sanılandan daha eski. Karya halkı ile başladığını düşünmek doğru olmaz. Bunu kanıtlamak için elimizde çok fazla bilgi yok ancak Heksapolis Birliği içinde yer alan yarımadanın içinde elde ettiğimiz yeni bulgular ilk yerleşimin çok daha öncelere MÖ 3 binli yıllara dayandığını söylüyor.
Bodrum’un Tarihi Nasıl Başladı
Peynir Çiçeği Mağarası‘nı hiç duydunuz mu bilmiyorum. Gündoğan sınırları içinde kuzey batı yönüne bakan bir mağara. Bodrum yarımadası kıta hareketlerinden çok volkanik aktivite sebebi ile oluşmuş bir coğrafya. Peynir Çiçeği mağarası da karstik bir tepe üzerine oluşmuş ilginç bir yapı. Daha ilginç olanı ise mağaradaki buluntular.
Peynir Çiçeği Mağarası
Peynir Çiçeği Mağarası‘nda Kalkolitik Çağ ve Eski Tunç Çağına ait bir çok buluntu keşfedildi geçtiğimiz yıllarda. Boyalı seramikten çömlek ve kavanozlar ile taş balta buluntular arasında. Bu keşif, Batı Anadolu’da nadiren rastlanan Kalkolitik mağara yerleşmesinin örneği olması bakımından çok önemlidir.
Bronz Çağı (M.Ö. 3.000-1.200) buluntuları Anadolu’da daha fazladır. Özellikle bakır alaşımlı aletler ve bronz silahların yapıldığı aktif bir dönemdir.
Bodrum yarımadasında ayrıca, M.Ö. 1.400-1.200 yıllarına ait, geç Bronz Çağı Miken mezarları da bulundu. Bunlar şehir kalıntıları değil mağara yerleşimlerine işaret etmektedir.
Bu göz önüne alındığında Bodrum’da yerleşim en az 5 bin yıl önce başladı. Belki büyük şehirler halinde yapılanma yoktu ancak insanların gruplar halinde geldiği, tarım ve hayvancılıkla uğraştıklarını söyleyebiliriz.
Bu grupların siyasi bir statüsü de olmayabilir. Belki Ege bölgesi’nde korsanların uğrak yeri olan Bodrum Yarımadası’nda saklanan ufak insan grupları diyebiliriz ancak halk demek pek doğru bir tanım olmayabilir.
Peynir Çiçeği mağarasının büyüklüğü bize bazı tahminler yapmamıza olanak sağlıyor. Örneğin derinliği yaklaşık 70 metre dar alanları da sayarsak 100 metreyi bulmaktadır. Hemen önünden de dere akmaktadır. Bu açıdan bakıldığında büyük bir insan topluluğuna ev sahipliği yapacak imkanlara sahiptir.
Bodrumlular Aslen Kafkas’tır
Birazdan yazacaklarımıza inanmakta güçlük çekebilirsiniz ancak bununla ilgili uzmanların elinde hem dil bilimsel, hem kültürel bir çok kanıt mevcut. Bodrum’da kurulan ilk yerleşik büyük uygarlık olan Karya medeniyeti, Kafkaslar‘dan yani güney Rusya‘dan göçmüş bir halktır diye bahseden kaynaklar az değildir.
Karya ülkesinde görülen bütün halklar Kafkasya’da da görülmektedir. Karyalıların yakın akraba sayıldıkları Maan ve Misya toplulukları da halen Kafkasya’da yaşamaktadır. Aynı şekilde Anadolu ve Ege adalarındaki Karya yerleşimlerinin kullandığı dilin tamamı Adige -Abaza diliyle açıklanabilmektedir bazı kaynaklarda.
Yazının ilerleyen bölümünde Likya’yı incelerken o bölgede yaşayan Termil, Lukh, Sid, Sali ve Aka halklarıyla aynı adı taşıyan klanların Kafkasya’da da yaşadığını göreceğiz.
Görüldüğü gibi Anadolu’da yaşayan Kar halkıyla Kafkasya’daki Kar klanları arasındaki ilişkiler tesadüf ile açıklanamayacak kadar yoğundur.
Başka bir kaynakta ise Karya yada Karia ‘merkezin dışında kalan alan’ olarak kullanılmış. Bir başka kaynakta ise ‘eski medeniyet’ anlamında kullanılmış
Bodrum Tarihi Erken Dönemi
Bodrum tarihinde bir çok ülkenin yönetimine girmiş. Dorlar, Karyalılar, Lelegler, Megeralılar, Persler, Rodos Şovalyeleri, Romalılar, Bizanslılar, Osmanlılar şuan resmi kayıtlarda yer alanlarıdır.
Bilinen Bodrum tarihi Karyalılar (karia) ile başlar ve Karya Uygarlığı (karia) olarak anılır. Karya halkı, Lelegler ile birlikte Bodrum yarımadasında birlikte yaşamışlardır. Bu bölgenin mitolojide de yer alan adı Halikarnassos olmuştur. Dorlar denilen bir halkta bu bölgede yaşamıştır ancak Dorlar göçebe bir halk olduğu için hiçbir zaman Bodrum’u yurt edinmemişlerdir.
Başka bir kaynakta ise Bodrum tarihi şöyle anlatılmaktadır; Halikarnassos’taki ilk yerleşme bugünkü kalenin yükseldiği yerde olmuştur. Burası eskiden bir ada idi ve adını Zephyros adı verilen batı rüzgarından esinlenerek Zephyria olduğu söylenmektedir.
Halikarnassos, üç şehirle beraber altı Dor Şehir Birliğinin (Heksapolis) üyesi olmuştur. Heredotos’a dayanarak yapılan tarih çalışmalarında Tanrı Apollo onuruna düzenlenen yarışmaların birinde Halikarnassoslu Agasiklesin kazandığı tunç üç ayağı tapınağa hediye edeceğine, evine götürmesini saygısızlık olarak kabul eden Dor Birliğinin şehirleri Lindos, Ialisos, Kamiros, Kos, ve Knidos Pers istilasından hemen once (M.Ö.546) Halikarnassosu birlikten çıkarmışlardır. Bu sebeple Halikarnassos süratle İyonlaşmıştır.
Karya Uygarlığı
Karyalılar Aydın ve Muğla çevresinde yaşamış halklara verilen isim. Halklara diyorum çünkü bir çok halkı içinde barındırıyor aslında. MÖ 480 ‘de çevre adalardan Bodrum yarımadasına geldikleri düşünülmektedir. Yazının ilerleyen bölümünde bu konuya daha ayrıntılı değineceğiz. Karya’nın batı sınırı Büyük Menderes Nehri’nden başlamaktadır. Doğu sınırı Dalaman deresidir.
Homeros, İlyada destanında Karyalılar’ı Anadolu halkı olarak anar ve Troyalılar’la (Çanakkale) birlikte Anadolu’yu Yunanlılara karşı savunduğunu anlatır.
Herodot‘a göre, Karyalıların ismi efsanevi kurucu kralları Kar‘dan türemiştir. Dilbilim araştırmaları Karya dilinin, komşu Lydia (Lidya) ve Lykia (Likya) ve daha kuzeydeki Mysia (Misya) dilleri gibi, Hititler‘in sonraki kuşağı Luvi dilinden türemiş yerli bir Anadolu dili olduğu iddiaları ortaya atılmıştır. Bu konuda çeşitli kanıtlara da ulaşılmıştır.
Homeros, İlyada Destanı‘nda, sonradan bir Ionia (İyonya) kenti haline gelen Milet‘in (Miletos) Troy Savaşları (Çanakkale) zamanında bir Karya kenti olduğunu belirtmektedir.
Tarihin babası olarak tanınan Halikarnassoslu Herodotos Karyalı’lar ana karaya adalardan gelmişlerdir. Eskiden Leleg adı altında adalarda otururlardı ve Minos uyruğundaydılar demektedir.
Karyalılar Kuzey’de Bafa gölü çevresinde Kapkırı Köyü‘nde bir çok buluntuya ulaşılmıştır. O günden kalma ufak bir yapı da bugün halen ayaktadır.
Halikarnassoslu Herodotos Karların denizci olduğunu belirtmekte, sorgucu, kalkan üzerine işaretler kazımaya ve bir de kalkanı tutmak için kulp takmayı onların icat ettiğini yazmaktadır.
Giritliler Karyalılar için adalardan ana karaya göç eden halk diye bahsederler. Ancak Karyalıların bunu Kabul etmeyerek Anadolulu olduklarını söylemektedirler.
Herodotos Halikarnassosun Moranın (Peloponnes) doğusunda bulunan Troizen den gelen Dorlar tarafından kurulduğunu söylemektedir.
Karya halklarının yaşadığı şehirler bir çok tarihi kaynakta Mylasa, Labraynda, İasos, Kyndya, Bargylia, Lagina, Panamara, Halikarnassos, Stratonikeia, Myndos, Termara, Side, Madnasa, Uranium, Telmisos (Telmesos), Pedasa, Kaunos, Alabanda, Alinda, Amyzon, Gerga, Tralles, Nysa, Aphrodisias, Hierapolis, Laodikeia ve Kolossai isimleri ile tarih sahnesinde yerini almış.
Lelegler
Bodrum yarımadasında haklarında en az bilgi ve buluntu olan halk Lelegler. Aslında Lelegler Anadolu halkları arasında en eski ve köklü tarihe sahip olan topluluktur ve başkentleri Bodrum’un şuan Konacık mevki olan Pedesa‘dır. Pedesa eski Hitit dilinde keçi yolu anlamına gelmektedir.
Lelegler‘in Karya halkının bir kolu olduğu baskın görüştür. Lelegler çoğu zaman Karyalılar ile ortak olarak şehirleri kullanmışlardır. Ancak Leleg’lerin hiç yaşamadığını iddia eden tarihçiler de vardır. Ancak yaygın görüş Leleg adının etnik köken değil bölgede yaşayan halkın ismi olduğudur.
Örneğin Myndos (eski), Pedesa, Termera, Telmissos, Madnasa, Syangela, Theangela, Side ve Uranium şehirlerinde Leleglerin yaşadığı bilinmektedir.
Bu şehirlerin dikkat edilecek ortak yanları, yükseklerde dağların tepelerinde kurulmuş olmaları ve mimari tarzlarıdır ki, mimarlık literatürüne Leleg tarzı diye geçmiştir. Şehirlerin yükseklerde kurulmuş ve kalın surlarla çevrilmiş olmaları bize Yunanistan‘daki Miken yerleşim yerlerini hatırlatır. Yunan adalarında bu yerleşim şekli halen devam etmektedir. Bodrum yarımadasında da Yalıkavak‘ta yer alan Sandima Köyü böyle bir yerleşim alanıdır.
Kimdir bu Lelegler? Bu konuda kesin hiçbir bilgi yoktur. Bizlere bıraktıkları; şehirleri, işte o kadar. Pek az küçük buluntu, pek az yazıt (geç devirlere ait) o da Kar lisanında. Başka bir şey yok, sadece efsaneler, söylentiler. Onlara ilk kez Homeros’un İliada destanında rastlıyoruz
Leleglerin yaşadığı şehirlere biraz daha detaylı baktığımızda Bodrum‘un derin tarihini görmek mümkün oluyor. Leleg yolu bugün halen Bodrum yarımadasında bulunan ve doğa yürüyüşçülerinin kullandığı parkurlar arasındadır. İlgili yazıya linkten ulaşabilirsiniz.
Pedesa, bugünkü Konacık beldesinin sınırları içerisinde kalan Gökçeler mevkiinde oldukça geniş bir alana kurulmuştur. Kent yarımadayı güneyden kuzeye keserek Torba‘nın arkasındaki tepelere kadar yayılır. Pek çok yapının yanı sıra surlar, Athena tapınağı ve mezarlar dikkati çeker.
Leleg Kentleri
Apollon Kehanet Merkezi Bodrum’daydı
Telmessos (Telmissos) diye bilinen ve muhtemelen bugünkü Gürece tepelerindeki kalıntılardır. Bu kentte bir Apollon kehanet merkezi bulunmaktaydı.
Termera, tarihçi Strabon‘un anlattığına göre Kos Adası‘nın karşısında Skandarion burnununda yer alır. Bugün Aspat diye bilinen yerde Çıfıt Kalesi olarak adlandırılan bölgededir.
Madnasa, yarımada üzerindeki önemli Leleg kentlerinden biridir. Tarihçi Plinius, Byzantionlu Stephanus ve tarihçi Hekataios kentin Attika Delos Birliği‘ne iki talent vergi ödediğini yazarlar. Kent bugünkü Türkbükü ile aşağı Gölköy arasındaki tepelerin üzerindedir. Bugün kaya mezarları, surlardan bazı kısımlar ve yapı kalıntıları görülebilmektedir.
Side kentinden tarihte bir tek Plinius bahseder. Araştırmacı G. Bean, Stephanaos‘da “Karia Kenti Sibda” diye bahsedilen yer ile aynı olduğunu yazar.
Bu kentin adına Atina vergi listelerinde rastlanmaz. Kent, Gölköy ile Müsgebi arasındaki yol üzerinde bulunan Dağbelen yakınlarındaki Karadağ üzerinde yer alır. Bir iç kale ve bir dış kale tespit edilmiştir. İç kalede uzun bir yapı mevcuttur.
Uranium Tarihçi Diadoros Syme (Simi) adasını işgal eden Karyalıların, daha sonra kuraklık nedeniyle burayı terk edip Uranium adında bir yere göç ettiklerini yazar. Kent, Attika-Delos deniz birliğine üyedir. Kentin yeri kesin değildir ama G.Bean muhtemelen Burgaz‘daki kalıntıları işaret eder. Güzel bir tümülüs yapısı vardır.
Syangela, Halikarnassos‘un doğusunda yer alır. Myndos ve Syangela halkları Maussollos tarafından Halikarnassos‘a göçe zorlanmıştır. Syangela, Yalı beldesi sınırları içerisinde, Kızılağaç ile Çiftlik arasındaki Alazeytin mevkiinde yer alır. Kent, diğer tüm Leleg şehirlerinde olduğu gibi iç içe iki kaleden oluşur.
Theangela, Syangela‘nın doğusunda, Çiftlik‘in kuzey-doğusundaki, Pınarlıbelen Köyü’nün güneyindeki Kale Dağı üzerinde kurulmuştur. Bu kent, Syangela‘ya göre daha büyük, daha güzel ve daha sağlam surlarla çevrili olarak inşa edilmiştir. Bu kentin halkı arıcılık ile uğraşır ve bal üretirmiş, bu bal antik dünyada pek ünlüymüş.
Myndos, bugün Gümüşlük olarak bilinen yerde yarımadanın ucunda yer alır. Kentin bugün görünen kalıntıları geç devirlere aittir ve Leleg kenti değildir.
Ancak eski kentin yeri daha güneydoğudaki Bozdağ mevkiindedir. Myndos‘da Uludağ Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof Dr. Mustafa Şahin başkanlığında kazılar kazılar yapılmaktadır ve tarihi aydınlatacak pek çok eser gün ışığına çıkartılmaktadır.
Kos Adası
Kos Adası‘nın eski adı Karis’ti, Khios’da da Karides adında bir kent bulunuyordu. Karialılar‘dan Naksosta ilk oturanlar olarak söz edilmektedir, sonra, Naksos’da Lygdamis diye bir özel ada rastlıyoruz ve Naksos kendisi de Naksia adlı bir Karia kentiyle ilintili görünüyor. Naksos’daki Karialıların Thessalia’nın güneyindeki Lamia’dan gelmiş oldukları söylenir.
Argos kıyılarındaki Epidauros ve Troizen, Karyalılar’ın yerleşim merkezleriydi. Megara’daki Akropolise, “Karialı” anlamına gelen Kral Kar’dan dolayı Karia denilmekteydi. Ayrıca, merkezi Karia başkenti Mylasa’da bulunan Zeus Karios tapımına Boiotia’da ve gene Attika’da rastlanmıştır.
Pers Dönemi (İran İstilası)
Lidyalılar ile dönemin ‘süper güçleri’ olan Atinalılar ve Persler arasındaki mücadelelerin sonunda, Karyalılar Pers hükümdarlığı altına girdi ve yerli halk arasından atanan satraplar (valiler) tarafından yönetilmeye başlandı.
Mylasa’lı (şimdiki Milas) Hyssaldomos olarak bilinen ilk satrapın yerine, M.Ö. 392 yılında oğlu Hekatomnos geldi. M.Ö. 377’de iktidara gelen Hekatomnos’un oğlu Mausolos, bölgenin merkezini Halikarnassos’a taşındı ve Helenistik tarzda, çok kapsamlı bir yeniden yapılaşma programı başlattı.
Not: Yukarıda görselde gördüğünüz yapıyı Bodrum’un komşusu Milas ilçesinde ziyaret edebilirsiniz.
Büyük İskender’e Direnen Tek Şehir
Büyük İskender Dardanel’den (Çanakkale Boğazı) güneye doğru inerken ve tüm şehirler kendisine altın anahtar sunarken ilk Halikarnassos direnir bu genç adama.
İskender şehri Mylasa kapısından alamayınca Myndos kapısını 3 ay süreyle kuşatır. Milas tarihi de bu savaştan sonra değişir. Çetin savaşlar sonucu şehri alınca da Mausoleum (Halikarnas Mozolesi) hariç her yerin yakılıp yıkılmasını emreder.
Bir dönem Büyük İskender’in kuşatması altında kalan bölge, daha sonraları Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetine geçmiştir.
Roma İmparatorluğu Dönemi (Bizans Dönemi)
Büyük İskender’in yağmasından sonra bir daha kendini toparlayamayan kent, Roma İmparatorluğu’nun Asya eyaletine dahil olunca bağımsızlığını yitirir ve Roma’nın giriştiği çeşitli savaşlardan olumsuz şekilde etkilendi.
M.Ö. 46’da Rodos yakınlarındaki Marcus Antonius ve Kleopatra ile savaşmak üzere yola çıkan Brütüs ve Cassius’un donanması, Myndos yani bugünkü adı ile Gümüşlük limanına uğramıştı. ,
Daha sonra bir Roma Bizans limanı ve kenti olan Myndos’tan, sualtında kalan liman duvarları ve taş pilon ile mermer sütunlar dışında günümüze ulaşabilen yapı pek yoktur.
M.S. 100’den itibaren, Roma İmparatorluğu’nun himayesinde barışçıl bir süreç geçiren kent, Hristiyanlığın resmi din olarak kabulünün ardından Afrodisyas’taki piskoposluk tarafından yönetildi.
4. ve 6. yüzyıllar arasında Aspat dağının eteklerinde Bizans liman kasabası Strobilos kuruldu. Bu dönemde, Kos ve Iassos ile Heraklia’nın (Güllük) keşiş manastırları arasında büyük miktarda hacı trafiği yaşandığı düşünülmektedir. Yapılan kazı çalışmalarında, bu çağa ait en az bir şapel bulunmuştur.
Roma döneminde çok tanrılı dinlerden kalma tapınaklar kiliseye çevrilmiş ve bazı kuleler onarılmıştır.
Barış yılları M.S. 3. yy.a kadar devam etse de Roma İmparatorluğu’nun zayıflaması ve M.S. 395’te imparatorluğun ikiye ayrılması nedeniyle Karia ayrı bir vilayet olarak Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna bağlanır.
Hristiyanlık benimsenmez ve bölge devamlı geriler. M.S. 654’deki Arap istilalarıyla Karia bölgesi daha da çok zarar görür ve Anadolu’daki pek çok uygarlık gibi yavaş yavaş tarihten silinir.
Selçuklu Dönemi ve Osmanlı Dönemi
M.S. 13. yy.’ın son çeyreğinde Karia bölgesine egemen olan Türklerdir ve bölge Menteşe Beyliği’nin bir parçasıdır. 15. yy. da St. Jean Şövalyeleri Bodrum’un bugün sembolü olan kalelerini, eski bir Türk kalesinin (Menteşe Beyliğine ait) üzerine inşa ederler ancak 1523 de Kanuni Sultan Süleyman Rodos’u fethedip Akdeniz bir Türk gölü haline gelince, şövalyeler kalenin anahtarını Osmanlılara teslim eder ve Malta’ya giderler.
Evliya Çelebi 1675 yılında Batı Anadolu’ya yaptığı gezide Bodrum’a da uğrar ve şehrin limanının 200 gemi barındıracak kapasitede olduğunu seyahatnamesinde kaydeder.
Piri Reis ise, etrafındaki adaları ve denizin durumunu tarif ederek Bodrum’un küçük bir kale olduğunu, önünde geniş bir limanının bulunduğunu belirtir. 1671’de Evliya Çelebi de buradan etrafının henüz yerleşmeye açılmadığı bir kale olarak söz eder.
Karaova kazasının merkezi olan Kemer ve Mıhdökenbeli yoluyla Bodrum’a ulaşan Evliya Çelebi buranın Karaova kazasının bir nahiyesi olduğunu, kalesinin İstanköy sancağına bağlı bulunduğunu, derin bir hendekle çevrili kale içinde Kanûnî Sultan Süleyman adına kiliseden çevrilmiş ve bir minare eklenmiş caminin yer aldığını yazar.
Ayrıca kale dışında varoşunun, han, cami, hamam ve çarşısının bulunmadığını, halkın geçiminin kuru üzüm ve incire dayandığını, kuzeydeki Lonca kapısı dışındaki Lonca Mescidi’nin çeşmesine Memi Paşa’nın su kemerlerinden su geldiğini, Evliya Çelebi’nin kale içinde 100 hâne olarak gösterdiği Bodrum’un nüfusu zamanla giderek artmaya başladı.
1775 yılına ait Osmanlı arşiv kayıtları Rus donanmasının Çeşme’de Osmanlı donanmasını yakması sonucu, yeni savaş gemilerinin inşasının gündeme geldiğini ve bu bağlamda Bodrum’da bir tersane kurulup, 1784-1831 tarihleri arasında 38 ila 47 metre uzunluğunda çeşitli kalyonlar inşa edildiğini belirtir.
Güneybatı Anadolu’nun yerleşik ilk halklarından biri olan Karia’lılar Anadolu’nun küçük uygarlıklarından biri olmasına rağmen antik dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum ile “mozole” (anıtsal mezar binası) bugünlere bırakan bir ırktır.
Ayrıca, dünyanın ilk kadın amiralleri olarak tarihte yerini alan Artemisia I ile Artemisia II’yi, Kraliçe Ada’yı, savaşçı kral Mausollos’u bizlere hediye eden bir kavim olmalarının yanı sıra, güçlü, dirençli, gözüpek ve hep bağımsız olmaya çalışan karekterleri ile bugünkü Anadolu insanının geçmişteki uzantısı gibidir.
Selçukluların bölgeye egemen olmasıyla Türkmen Aşiretlerinin yerleştiği Bodrum Yarımadası, 1552 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.
1. Dünya Savaşı İtalyan Hakimiyeti
Kurtuluş Savaşı döneminde 1919–1921 yılları arasında bölgeye İtalyanlar hakim olmuş, ancak 1921 yılında tekrar Türklerin hakimiyetine geçmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi
Cumhuriyet‘in ilk yıllarında yaklaşık 5000 nüfuslu, yerli halkın balıkçılık ve süngercilik ile geçimini sağladığı, küçük bir liman kasabası olan Bodrum‘da, 1965 yılından itibaren turizm potansiyeline bağlı olarak nüfus artışı yaşanmaya başlamıştır.
Özellikle 1980‘li yıllardan sonra hızla gelişen yarımada, önemli bir turizm ve eğlence merkezi haline gelmiştir.
Bodrum Hipodromu
Bodrum Hipodromu’nu ilk defa duyanlarınız olacaktır içinizde belki ancak Bodrum‘da aynı İstanbul Sultanahmet Meydanı‘ndaki gibi dev bir hipodrom bulunuyor. Hem de Bodrum‘un tam merkezinde. Peki neden biz göremiyoruz hipodromu dediğinizi duyar gibi oluyorum. Çünkü üzerine Bodrum Sanayi Sitesi inşa edilmiş durumda.
Okurken yüzünüzde oluşan şaşkınlığı görebiliyorum. Evet Bodrum Sanayi Sitesi ve Bodrum Otagarı‘nın olduğu yerde Bodrum şehir merkezi ve Bodrum Hipodrom‘u mevcuttu bundan yaklaşık 2 bin yıl evvel.
Önceki belediye başkanı Mehmet Kocadon ilk seçimlere girdiğinde Bodrum halkına verdiği büyük sözlerden biri Bodrum Hipodromu’nu gün yüzüne çıkarmaktır. Ancak diğer bir çok sözü gibi kendisi unuttu halka da unutturdu.
Bu gün yine de mutlu olmalıyız ki yerin altında bizi bekleyen bir kültür mirası var. Gün yüzüne çıkarılıp tahrip edilmesi, en nadide parçaların çalınması, ülke dışına çıkarılmasından iyidir. En azından yerin altında toprak ananın koynunda güvenli bir yerde. Duyarlı insanların sahip çıkacağı günü bekliyor.
Bodrum Hipodrum‘u ile ilgili çalışmaların başladığı söylentileri dolaşmaya başladı umarız her konuda hassasiyet gösteren değerli belediye başkanımız Sn. Ahmet Aras bu konuda da irade gösterir ve Bodrum Hipodrom‘u gün yüzüne çıkarılır.
Bodrum İsmi Nereden Geliyor
Bodrum’un ismi daha önce Halikarnossos bunu daha önce belirtmiştik. Ancak Bodrum ismi nereden geliyor bu konuya da değinelim isterseniz. Bu konu da iki görüş var ikisi de kabul görüyor.
İlki Piri Reis’in eserine dayanıyor. Piri Res’in Bodrum Kalesi‘ni yaptıran Aziz Peter’e atıfla verildiği ve zamanla Peteronium-Peterium ve Bodrum şekline dönüştüğü iddia ediliyor.
İkinci görüş ise Hipodrom kelimesi ile ilgili. Anadoluda hipodrom denilen yerlere Podrum denildiği biliniyor. Yerel konuşma diyalekti ile Hipodrom > Podrum > Bodrum olduğu söyleniyor.
Bodrum Tarihi Son Söz
Bodrum tarihi konusunda detaylı bir araştırma yazısı derlemeye çalıştık. Bodrum yarımadası arekeolojik faaliyetlerin artması ile tarihi sırlara dönük alacakaranlık ortadan kalkacak ve daha net bir durum ortaya çıkacaktır.
Belki sizlere garip gelebilir ancak Bodrum‘da yaşadığımız sel afeti yer altında kalan bir çok eserin gün yüzüne çıkmasına sebep olmuş tarih ile ilgili bize yeni bilgiler vermiştir.
Bodrum‘un acilen, belki de hemen bugün eğlence ve gece hayatı konseptinden çıkarılıp tüm bölgenin sit alanı ilan edilerek, yapılaşmanın önüne geçilmesi ve Bodrum tarihi ve Bodrum tarihi yerlerini ortaya çıkaracak bir arkeoloji planlaması yapılması gerekmektedir. Ki bu on yılları bulan uzan ve titiz bir çalışma gerektirecektir. Bodrum’un merkezindeki küçük otogar ve sanayinin altındaki hipodrum güneş ile buluşmayı bekliyor. Bodrum’un tarihi ve tarihi güzellikleri korunmayı hak ediyor.
Kaynaklar
Karyalar’dan Bodrum’a (Boyut Yayınarı)
Dalavere Mehmet’in Bodrum Tarihi
Bilinmeyen Bodrum (Güngör Uras)
Bodrumlu Amiral Turgut Reis (Cezmi Çoban)
Bodrum tarihi Coğrafyası (Akif Eroğlu)
İslam Ansiklopedisi (Diyanet Vakfı)
Bodrum’a Dair Ne Varsa (Necip Damar)
Muğla Kültür Envanteri
[…] Bodrum Tarihi ve Tarihi Yerleri […]