Yalıkavak’da Trekking Yaparken Kaybolmak

0
3008
Yalıkavak Bodrum

Başarısız Bodrum Merkez keşfimden sonra, kendimi minübüste uyurken bulduğum Yalıkavak‘tayım. Bir önceki yazı da ayılmak için kahve yerine denize pantolon ve tshirt ile girdiğim hikayeyi anlatmıştım. Madem Yalıkavak trekking’deyiz o zaman burayı keşfedelim diye yola koyuldum.

003 yalikavak

Yine Google’a başvurdum tabi ki öncelikle. Bir tersaneden bahsediyor ve devamında harika trekking bölgesinden. Ben Güneşin batışını izlerim diye düşünüyordum ama tersanenin yönü kuzey de. Bu kadar övgüye mazhar olan tersaneyi görmemek olmaz. Yürümeye başladım.

Yalıkavak’ın bu bölümü turizm için hiç hazır değil. Kuzey Ege’yi andıran bir yer. İki büyük otel dışında yetersiz. Aslında burayı bu denli güzel yapan da bakir oluşu. Yalıkavak’da trekking yapılacak bölge tabi ki merkezden uzak. Güneşi yarım adada batırabileceğiniz tek yerde Yalıkavak. O yüzden resturantlar bir ucundan diğer ucuna kadar uzanıyor.

Kendi kendime bu gibi sosyolojik saptamalar yaparken tersaneye geldim. Yoldan aşağı inerken hemen solda. Tersaneye doğru yöneldim. İçerisi bir sürü gemiyle dolu. Sonra bir an düşündüm benim ne işim var burada ben niye geldim diye. O sırada koluma biri yapıştı. “Hey ne arıyorsun burada” İrkilerek döndüm. “Tersaneye geldim.”  dedim. “Kimi arıyorsun” dedi dayı. “Kimseyi, gezmeye geldim” dedim.

Dayının karadeniz aksanını hissettim ama bu kadar çabuk sinirleneceğini tahmin etmedim. “uşam manyak mısın sen müze mi burası tersane, elini kolunu sallayarak gezilir mi burada.” Kendi kendime haklı adam. Niye geldim ben burada diye düşünürken telefon çaldı. Eski bir arkadaş biraz konuştuk sonra ararım diyerek kapadım telefonu. Sonra dikkatimi çekti.

005 yalikavak

Neyse çıktım tersaneden güzel bir sahil yolundan uzanan trekking rotasına çıktım. Saat akşama geliyordu. İnişli çıkışlı yolda ilerledim. Güzel ve size sonra anlatacağım harika koylara rastladım. Bu yolun sonu nereye çıkıyor merakım beni baya ileri götürdü, artık hava kararıyor ortalıkta da kimse görünmüyordu. Hava da bozmaya başlamıştı.

004 yalikavak

Dağ yolunda giderken Paşa Bey diye bir tabelaya rastladım. O an bir flash back ile kahve yudumladığım ana geri döndüm ve tersaneye neden gittiğimi anımsadım. Kafam öyle güzelmiş ki Paşa Bey traking yolu ile Yalıkavak Tersanesini zihnim birleştirmiş ve ben Roma’dan kalma Osmanlı ismi ile anılan tarihi bir tersane görmenin motivasonu ile yola çıkmışım.

Telefondan Gps’i açtığımda gördüm ki medeniyetten baya uzaklaşmışım. Hangi yöne gitsem aynı uzaklıkta. Üstelik güneşte batmış durumda. İlk biramı açtım. En azından geldiğim taraftan gidersem 2 saat içinde tersaneye giderim diye düşündüm.  Bu kez cidden yolumu da kaybettim. Her yer zifiri karanlık telefon çekmiyor ben telefonu sadece ışığı ile yolu görmek için elimde tutuyorum. Yağmurun başlaması ile telefonu da çantaya koymak zorunda kaldım. Bir ağacın altında beklemeye başladım.

002 yalikavak

Su damlaları yaprakları aşmaya başlayınca ağacın altından çıkıp yürümeye başladım. Sadece şimşek aydınlatıyordu yolu ve bir kaç saniye ardından zifiri karanlık oluyordu. Ağaçların arasında bir ışık gördüm. Artık kendime de inanmıyorum ama ışığa doğru yürümeye başladım. Bir ev gördüm. Yaklaştım evin ışıkları yanmıyordu ama bahçesinde ışık vardı. Gidip kapıyı çaldım. Kimse yoktu. Kapının önüne oturdum. Çatının saçağı beni yağmurdan koruyordu. Yaslanırken uyuya kalmışım yüzüme çarpan yağmur suyu ile uyandım. Fırtına çıkmıştı resmen.

Bahçede gözüme köpek kulübesi çarptı. Koşarak yanına giderken içinden köpek bir anda çıktı. Tobii diye haykırınca köpek kuyruğunu sallamaya başladı. Neden Tobi dedim bilmiyorum. golden retriever türü bir köpek olduğunu anladım. Uzun süre köpek beslediğim için enerjisinden gergin olmadığını anladım yanına gittim. Köpek kulübeden çıkmıyor tam kapısında duruyor. Benim o kulübeye girmem tek şansım. Çekiştirerek Tobiyi dışarı çıkardım, içeri daldım. Cep telefonunu çıkarıp etrafa baktım.

Gayet temiz gözüküyordu bana o an Hyat oteldeymişim gibi geldi. Tobi de içeri geldi. Sırt çantamda tshirt vardı Allah’dan. Zar zor onu değiştirdim. Tobi kucağıma yattı bende onun sırtına. Yağmur kurşun gibi yağıyor, gök gürültüsü titretiyordu oturduğum yeri. Gök delinmişti adeta. Yağmurun dinmesini beklemekle uyumak arasında gidip gelirken derin bir uykuya dalmışım.

Sabah Tobiii sesi ile uyandım. Evin sahipleri gelmiş olmalı diye düşündüm. Köpek koşarak gitti. Benim her yerim tutulmuş. Sesinden 70 yaşlarında karı koca olduklarını düşündüm. Onlar köpekle oynuyor ben kulübede saklanıyordum. Çıkıp çıkmamak arasında gidip geldim. Sonuçta hırsız olduğumu düşünebilirler başım ilk günden Bodrum’da Polisle derde girmesin diye düşündüm.

Yaşlı çift eve girince Tobi geldi. Kulübenin dışından içeri bana doğru havlamaya başladı. Oğlum sabaha kadar sevgili gibi koyun koyuna yattık it herif gel buraya falan bana mısın demedi. Tobi bana hırlıyor havlıyor bir türlü susmuyor. Hadi ısırsa sorun değil yaşlı adama yakalanacağım.

Kulübenin içinde ayağa kalkıp, kulübeyi yerle bağlantısını kestim ve kapısını tam ters tarafa döndürdüm. Tobi’nin o bakışını unutamam kapıdan bana. Hemen ardından çıktım ve koşmaya başladım. Tobi beni taa tersaneye kadar götürdü. Sonra Yalıkavak‘dan minübüse atladığım gibi Bodrum’a gittim. Eve vardığımda millet kahvaltıya oturmuş işe gitmek için hazırlanıyordu. Kardeşim hemen takıldı “abim daha ilk günden çapkınlığa başladı, eve bitik geldi sabah sabah.” Gülümseyerek başımı sallayıp kendimi duşa attım. Yatağında sabahladığım dilberin Tobi olduğunu hala kimse bilmiyor.

https://www.broajans.com/
https://www.broajans.com/

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here