Bodrum’u Anlamak

0
3638
Yalıkavak Bodrum

Bir şehri anlamak için arka sokaklarında dalmak kuraldır. Mesala İstanbul‘u anlamak için nasıl Galata, Beyoğlu, Kadıköy ya da Samatya‘nın caddelerinin, yani vitrininin ötesine geçmek gerekiyorsa aynı öyle. Bodrum’u anlamak ana fikri temelli.

İşte tam bu entelektüel seviye de düşünerek çıktım bu maceraya. Tam bir rezillik fotoğrafı ile son buldu. Şu kadar söyleyeyim bir köpeği kulübesinden kovdum içinde uymak için o derece.

Temmuz ayı Bodrum’u keşfetmek için en yanlış zaman bunu biliyorum Ancak şansımı denemeliyim. Kardeşim ve kız arkadaşı çalıştığı için bu işi kendim başarmalıyım. Hafta sonuna daha çok var.

Bardakçı Koyu Manzarası

Bizim sokaktan çıkınca (şimdiden bzim demeye başladım bile) tam Bodrum merkezde yat limanında buluyorsun kendini. O kadar kalabalık var ki, bir an kendimi Mahmutpaşa‘da sandım. Yarın sabahın körüne ertelesem bu keşfi diye düşünmedim değil. Daha önce defalarca tatile geldiğim için en azından nereye gidilmemesi gerektiğini iyi biliyorum tek sorun nereye gideceğimi bilmiyordum.

001 gumbet

Herkes gider Mersin’e Ben giderim tersine düsturundan hareketli barlar sokağı tarafı ya da belediye Meydanı’na doğru değil de sağ tarafa Yat Kulüp tarafına yürümeye başladım 15 dakika sonra insanları azalmaya başladı Sonra bayağı azaldı bir gariplik hissettiğim aslında saat 12 sıcaklık 40 derece ve ben kendimi Bardakçı’nın çılgın yokuşunda buldum. Sokakta neredeyse tek başıma tırmanıyordum yokuşu. İçimden kendime saydıra saydıra tırmandım. Ta ki yel değirmenlerinin orada ki müthiş panoramik manzaraya kadar.

Gümbet ve Bodrum’u aynı anda görmek, bu kadar yüksekten Ege’yi selamlamak waoww.

Sıcaklık beni canımdan bezdirmeye başlamıştı ki Bodrum tarihi ile ilgili müze varmı diye baktım Google Teyzeye. Deniz müzesini buldum. Otogara giden cadde de. Belediyenin karşısında. Buradan yürürsem yolsa buharlaşırım diye düşündüm. Taksiye binsem sahil yolu ter yön olduğu için çevre yoluna çıkması lazım en az 40 lira tutar. Bodrum’da en pahalı şey ulaşım. Ben yürümeye koyuldum. Aklımca yolu kısaltmak için de sahil yolundan değil direkt çapraz olduğunu düşündüğüm başka bir yolsa saptım.

Bir iniyorum, bir çıkıyorum, tekrar iniyorum, tekrar çıkıyorum sokak bitiyor, meğer çıkmazmış. Tekrar iniyorum, diğer sokağa sapıyorum o beni bambaşka yerlere götürüyor. Her markettin bira ala ala gidiyorum. Sanırım 7-8 bira içtim. Son olarak Konacık kavşağına çıkabildim. Kafam bir dünya olmuştu. Bindim minübüse (klimalı) arka koltuğa oturmamla tatlı bir uykuya dalmam bir oldu.

Biri omzumdan dürterek uyandırdı. “hey friend last stop.” Kendimi hızla toparlayıp indim. Nedense uyumamış gibi yaparak minübüsten uzaklaştım. Başım dönüyordu biraz kendime geldiğimde etrafa bakındım. Otogardan aşağı yürümeliyim diye düşündüm ama aşağısı yoktu. Önünden bir tane cadde geçiyordu. Bodrum merkezde olmadığımı anladım. Ama neredeydim. Sonuçta minübüs çok uzağa gitmiş olamaz. Güneşe baktım. Yarım adanın batısında olduğumu anlamam geç olmadı.

Kimseye ben neredeyim diye soramazsınız. Ama ben sorDum.

Yalıkavak dedi. Olabilecek en uzak noktadaydım. 20 km hemen hemen. Önce şu güzel kafadan kurtulup ayılmalıyım diye düşündüm. Nedense kahve içmek yerine pantolon, tshirt denize girmeyi tercih ettim. Denize girince açıldım. Sonra neden kahve içmenin aklıma gelmediğini sorgulayıp kahve içmeye gittim. E madem Yalıkavak’tayız burayı keşfedelim dedim. Bodrum’u anlamak ise benim ilk günler anladığım buydu ama işler sonra çok değişti. Devem edeilm. Bir daha ki yazı da Yalıkavaktayız.

https://www.broajans.com/
https://www.broajans.com/

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here