Bodrum Fikir Atölyesi öğrenmek denilen kadim uğraşımızı ele alıyor bu hafta. Eski alışkanlıkların, gelenek ve göreneklerin, örf ve adetlerin giderek azaldığı ve değiştiği günümüz dünyasında, hiç kuşkusuz eğitim ve öğretim de bu değişimden nasibini almıştır. Ne var ki, birçok alanın aksine eğitim ve öğretimdeki değişiklikler olumlu yönde olmuştur. Öğrenmek doğal bir dürtü ve insanoğlu bu dürtüyü tahrik etmek için çok verimli methodlar geliştirmeyi başardı.
Henüz anaokuluna başlamamış çocukların bile elinde I-Pad’le gezdiği bir dönemde, teknolojiye ayak uydurmamak mümkün değil. Haliyle, biz öğretmenler de eski yöntemleri çöpe atıp yeni yöntemlere yelken açtık.
Bu yüzyılda dünyada en çok konuşulan dil olan İngilizce, Türk eğitim sisteminde büyük bir önem taşımaktadır. Daha 10 sene öncesine kadar ilkokulda öğretilen İngilizce, artık anaokulunda hatta bazı yerlerde yuvalarda öğretilmeye başlanmıştır. Bu da biz İngilizce öğretmenlerine büyük bir sorumluluk getiriyor. Sürekli kendimizi yenilemeli, okumalı ve daha çok okumalıyız.
Dil Öğrenmek
Dil eğitiminde rehberlik çok önemlidir. Tüm öğrenmeler de olduğu gibi dil öğrenme de bilişsel bölümden motor bölümüne geçmek zorundadır. Hem de diğer tüm öğretilenlerden daha hızlı. Bu sebeple motor öğrenme becerimizin en yüksek kapasiteye sahip olduğu çocukluk döneminde dil öğrenme çok daha hızla gerçekleşir.
Tüm öğrenme türlerinde, öğretmen, öğretici değil öğrenme yolculuğunda rehberdir. Bu tekniğe ‘Eliciting’ yani ‘Cevapları Buldurma’ deniyor.. Cevapları buldurma; öğrenciye bir şeyin anlamını doğrudan vermek yerine, cevabı onun bulmasını sağlayarak, öğrenciyi öğrenim sürecine dahil eden ve dili keşfetmesine ve anlamasına yardımcı olan bir tekniktir. Bu teknik, öğrenciler arasındaki etkileşimi arttırır, dolayısıyla dersin öğrenci merkezli olmasını sağlar.
Ayrıca öğrenci derse daha çok dahil olduğu için öğretmenin konuşma süresini azaltır. Aynı zamanda öğrencinin bilgisini ölçer ve öğretmene vakit kazandırır. En önemlisi bu tekniğin akılda kalıcı olmasıdır. Tıpkı bende olduğu gibi. Bu teknik, dil öğrenimin her alanında kullanılabilir. En sık kullanılan teknikler arasında, gerçek nesne getirmek, taklit, çizelge veya şablon kullanmak, eş/zıt anlam vermek, çizim yapmak, öykü anlatmak yer alır.
Hepsinin ortak özelliği, öğrenciyi yönlendirerek cevabı onun bulmasını sağlamak, öğrenciyi araştırma ve düşündürmeye yönlendirerek farkındalığını arttırmaktır. Ayrıca, bu teknik hem görsel, hem işitsel hem de kinestetik öğrenci gruplarına hitap eder. Örneğin, görsel öğrencilerin yoğun olduğu bir sınıfa gerçek nesneler getirmek, işitsel öğrencilerin yoğun olduğu bir sınıfta müzik dinletmek, kinestetik öğrencilerin yoğun olduğu bir sınıfta drama yapmak, o öğrencileri öğrenmeye hem motive edecek hem de farkındalık uyandıracaktır.
Bu tekniğin en çarpıcı özelliği, öğrenciyi kaşıkla beslemeyi engellemek, onun yerine, bilgiye kendisinin ulaşmasını sağlamaktır. Bu da öğrencinin özgüveninin artmasına, düşünen ve araştıran bir birey olmasına katkı sağlar.
Öğrenmek içgüdüsel bir davranış, merak ile motive edildiğinde harcanacak enerji de süre de düşer.