Bodrum Fikir Atölyesi’nin de ortaya çıkma sürecinin dinamolarından biri yaratıcılık. Bu hafta bu süreci baltalayan durumlara göz atalım dedik. General George S. Patton ‘İnsanlara bir şeyin nasıl yapılması gerektiğini söylemeyin. Yapılmasını istediğiniz şeyin ne olduğunu söyleyin ve yaratıcılık ile sizi nasıl hayran bırakacaklarını görün’ der. Gerçekten bazı öğrencilerin yaklaşımları beni hayran bıraktı.
Yaratıcılık=Bilgi + Hayal Gücü
şeklinde bir tanım yapmak sanırım yanlış olmaz.
Eğitimciler yaratıcı bir öğrencide olması
gereken özellikleri şöyle sıralıyorlar;
Statükoyla mücadele eden, meraklı ve sorgulayıcı, vizyon sahibi, hayal kurma yeteneği güçlü, risk alabilen, mücadeleci ve vazgeçmeyen, gözlemci, eğlenceli ve esprili, esnek ve uyumlu, sentezci yenilikçi, ayrıntılardan hoşlanan, belirsizliği kabul etmeyen, pozitif ve sevecen, meydan okuyan, hata bulan, soru soran, farklı olarak tanımlanmaktan korkmayan, kuralları sorgulayan, sürekli cevap arayan.
Yaratıcılığın önündeki en önemli engeller ise önyargılar ve düş katili yorumlar. Eski köye yeni adet mi getiriyorsun? İcat mı çıkarıyorsun? Senin başka işin mi yok? Çok güzel fikir ama.
Fakat…
İşte o yorumlardan bir kaçı.
“Uçaklar ilginç oyuncaklardır, ancak askeri hiçbir değeri yoktur”
Mareşal Ferdinant Foch&
“Güzel fakat ne işe yarayacak”
IBM’den bir mühendisin mikroçip için yorumu…
Ama tüm bu yorumlarla yaratıcılıklarını köreltmeyenler ise başarı kazanmışlar.
Romatizmaya yakalanan kuzenlerinin eklemlerini rahatlatmak için geliştirdikleri hava kabarcıklı küveti, 15 yıl sonra lüks banyoların vazgeçilmezi haline gelen Jacuzzi kardeşler, minyatür bir kasetçalar yapmakla ilgili başarılı bir projeyi ele alan Sony onursal başkanı Ibuka, tasarıda birkaç değişiklik yapıp mini kasetçalara bir kulaklık ekleyerek Walkman’i geliştirmesi ve Sony’nin satış gücünü 5 kat arttırması belki de bu önyargılarla mücadele sonucu gerçekleşen birkaç örnek.
Bütün öğrenme çabalarının başarı notuna endeksli olması, aşırı karmaşa ve telaş, duyguları desteklemeyen aşırı kuralcı ortamlar ile netice almak için hızlı çalışma gerektiren ortamlar, sert ve seviyesiz sözler, aşırı televizyon seyretmek, stres, rutin davranışlar veya işler yaratıcılığın önündeki diğer engeller.
Özellikle yaratıcılığın temellerinin atıldığı yıllar okul öncesi eğitim ve ilköğretim yıllarıdır. Bu dönemde çocuk geniş bir hayal dünyasına sahip olup bunları sınırlayacak olan kurallar bütünü ile henüz tanışmaktadır.
O halde gerek ana-baba ve çocukla ilgilenen diğer yetişkinlerin, gerekse biz öğretmenlerin, çocuğun bu yıllarını iyi değerlendirmeleri ve yaratıcı nesillerin temellerini oluşturmalarına destek olmamız gerekir. Her beceri ve yetenek eğitimle geliştirilebilir. Yaratıcılık becerisi ise ancak kullanılarak gelişir.
Bir Hikaye
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya oydurmuş kendisi de encereye oturmuştu.Bakalım neler olacak? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler,sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafında dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi.
Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıka geldi. Saraya meyve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkıla itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti.
Tam küfesini sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde. “Bu altınlar, kayayı yoldan çeken kişiye aittir’’diyordu kral. Köylü, bu gün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
“Her engel,yaşam koşullarımızı daha iyileştirecek bir fırsattır.’’